Önemli uyarı :
– Midesi hassas olanlar lütfen bu yazıyı okumasın.
– İlle de okuyacağım diyorsanız kusmuk torbalarınızı hazırda bulundurunuz.
Hayatın tadı
Acı ve de tatlı, nasıl ikisini birden tattığımız halde yine de güzel olabiliyor hayat! Enteresan bir durum. Herhangi bir yemeğe hem tatlıyı hem acıyı aynı anda karıştırırsanız ne olur, tabi ki yemek yenmeyecek bir hal alır, hatta hata yapıpta tatmaya kalkarsanız eminim çok zor bir durumda kalırsınız. Tuvalete yetişmek için baya bir atik davranırsınız o an. Gözleriniz yuvalarından fırlayacak gibi olur. Mideniz alt üst, beyniniz tabiri caizse tavana vurur.
Halbu ki, yemeğin bir sıralaması vardır. Damak zevki dediğimiz bir durumun doğurduğu bir zincirdir bu. Gerçi yöreden yöreye değişie bu durum da yok değil bazı (bize göre normal olmayan bir durum bu, o yüzden=>>) anormal insanlar önden tatlıyı götürüp ardından acılıyı gövdeye indirmek gibi bir sıralama güdebiliyor da. Gelgelelim (bize göre normal olarak tabir edilen durumlar=>>) bizim gibi normal insanların akşam yemeğindeki sırlaması genelde şöyledir :
– Çorba:
Mideyi yuymuşatmak ve iştah açmak için
– Ana yemek :
Evet lezzetli bir yemek dileyen acısız da yiyebilir, gerçi benim bulunduğum koşullar (bilen bilir) altında acısız bişey yemek gibi bir lüksüm malesef pek yok o yüzden geleceğimden korkarım
– Salata :
Ana yemekle beraber yenebilecek envai çeşit ot karışımlarından oluşan şeyler diyebiliriz. Buna kare bulmacalarda daha çok yardımcı yemek sorusuna cevap olarak karşılaşırız.
– Tatlı :
Veeee yemeğin en eğlenceli kısmı, dileyenler tatlı mevhumunu meyva kullanarak da geçiştirebilir -ki ben o cinstenimdir-
Biliyorum, biliyorum.. Ne saçmalıyor bu adam demeye başladınız. Hatta şimdi gece gece size bunları neden anlatıyorum diye sorgulamaya bile başlayacaksınız. Durmayın sorgulayın fakat yazının gerisini de okumayı unutmayın, böylece nereye varmaya çalıtığımı (ve henüz bir yere varamadığımı da) göreceksiniz.
Hayat denen bu akşam yemeğinde ise işler hiç te bizim standartlarımızda gitmez. Her zaman karman çorman tatlar vardır hayatımızın göbeğinde.
Şimdi bir de bu akşam yemeğini irdeleyelim bakalım neler çıkacak karşımıza.
Bir yemek düşünün, masanın üzeri donatılmış. Şahane bir kase çorba (tercihi size bırakıyorum genelde birinin sevdiğini bir başkası sevmez) önünüzde duruyor. hemen sol üst tarafında envai çeşit baharat (acı da dahil). Bu baharatların her birinden bir tatlı kaşığının yarısı kadar çorbanın içine boca ettiniz ve karıştırdınız diyelim hemen baharatların yanında duran dövümüş sarmısak ve biraz da limonu ilave ettiniz mi? Güzeeeel.
Şimdi Çorbayı hemen önünüzden kaldırın ve ana yemegi önünüze alın. Kaldırın bakalım kapağın altından ne çıkacak (Ben şu an için güveçte “türlü” hayal ediyorum). Nasıl süper kokuyor değilmi, bulyonu biraz fazla kaçmış ama olsun. Hayırdır? İştahınız kabarmış gibi bir haliniz var, amman sakın çala kaşık dalmayın daha anlatacaklarım bitmedi.
Şimdi az önce garip bir kıvam almış ama daha tadını bile bilemdiğimiz çorbamıza dönelim. Hemmen çorbayı yemeğin üzerine boca edin ve karıştırın. Biliyorum, mideniz kalkmaya başladı, değil mi? Daha yeni başlıyoruz.
Önünüzdeki bir kaç çeşit salatayı da birbirine karıştırın, mesela ton balıklı mevsim salata, haşlanmış ekşili pancar, kuşkonmaz, üzerine bol miktarda hardal+mayonez veee çılbır (bilmeyenler için açıklama: Çılbır yoğurt ve lop yumurta ile yapılan içine taze nane, zeytinyağı ve sarmısak konulan bir çeşit salata)
Evet geldik son adıma: Öünümüzde duran bu ucubik çorba+anayemek karışımını, atbaşı nebulasından gelen uzaylı görünümündeki salatamız ile karıştırıp üzerinde de bir miktar bülbül yuvası, badem ezmesi, karışık dondurma, höşmerim (bir çeşit peynirli tatlı) vs.yi boca ediniz.
En zor kısıma geldik. bir kaşık alın bakalım neler olacak.
Aslında hiçde zor olan bir şey yok. Bu hayatın kendisi ve biz bunu hergün 24 saat boyunca çalakaşık tüketiyoruz.
Şimdi… Vardığım nokta şu: Bu yemek çok iğrenç bir görünüme ve tada sahip fakat bu yemeği her yiyişimizde gözlerimizde yaş fakat suratımızda bir gülümseme oluyor.
Varamadığım nokta da şu: Neden bu yemeği hergün yediğimiz halde suratımızdaki o anlamsız ifadeye rağmen her gün farklı bir tad algılıyoruz? Kaçırdığımız şey ne?
Ya da bu iş mutfaktaki muhterem zaatın bize oynadığı bir oyundan mı ibaret?
Afiyet olsun.
Yazarın notu : Yukarıdaki tarifleri sakın evde denemeyin. Sorumluluk kabul etmem.
02/09/2002 – 20:48
Recnes